Mene göre, kişinin evrim sürecinde dirimsel olaraq “düşünce”ye ve “dil”e bir bozuq yangelişme gibi de baxıla bilinir. Nece ki, düşünce bütünlükle kişinin denentim ve yönetiminden dışdadır, dil de, bu öz-özüce törelmiş düşüncelerin ve sözde bizce doğrulmuş sözlerde anlam daşımaqda çox çetinlik ve çelişgi içindedir.
Kişi uyqarlıqlarının yaratdığı ”dil”, çoxunluqla gerçek dışı, ve soyut anlamlarla tıxılmış ve bulaşmışdır. Bilincsellikden uzaq, İnancsal gelişme, kişiye evrim sürecinde yararlı olmuşsa da yeni uyqrlıqlarda kişinin düşüncesini ve sonucda bedenini köleleşmeye doğru götürmüşdür. Kişinin beyninde düşünüş, anlayış, danışıq, ve tanışıq bölgeleri çox sıx birbiyle ilgidedir. Ellerin ve barmaqların inceleşmesi ve arac-düzeltme becerecekliği, düşünüş ve dil bölgelerinde işbirliğinde kişiyi doğaya ve çevresine daha duyarlı ve bilincli duruma getirmişdir. Düşünüşün danışığa doğru gelişmesi ve dil kimin doğrulması, kişinin gelişen geçmişinde onu başqa varlıqlara egemen qılmışdır. Doğa ve çevreden söz edende, kişinin ve dilinin daha çox coğrafisel olduğunu görmekdeyik.
Doğa ve çevreye egemen olmaq üçün düşüncenin gelişmesi yeterlidir, ancaq bu sırada düşüncenin dilde doğrultusunu görende, bu egemenliğin öbiri kişilere yayılma isteğini de göre bilirik. Etgi ve üstünlük yalnız bedensel gücle yox, belke düşüncesel yöntemlerle gerçekleşmişdir. Kişi, öz gücüne uzantı olaraq öbiri kişilerle ilişgide olmalq gereğinde olduğuna göre, dili quraşdırıb, gelişdirmişdir. Mene göre, dil bir kişinin öbiri kişiyle iletişim qurmaq ve öz beyninin uzantısı olaraq onu etgilemek, qullanmak ve ona üstünlük sağlamaq amacıyla gelişmişdir. Genelde, dilin ve özel olaraq dillerin coğrafisel bir bilinci, görüngü ve olqu olduğunu düşünürem. Değişik coğrafiyalarda, değişik gelişen diller, gelişdikce öz özlerine azqala kişi beyninin qapsam alanından öte, bir diri varlıq gibi davranmışlar, ve özü özlerine gelişme yönü bulmuş gibi görünürler. Demek, dil, belli bir amac daşımadan, ancaq belli amaclı görünen, bu seçgisiz ve amacsız diri varlıqdır. Bir diri varlıq gibi, diller de doğulub, yaşayıb, ölmüşler.
İngilizcede ”meme” deyilen anlama burda Türkce qarşılıq getirim: ”Bul”. Yeni anlamlara yeni Türkce kökenli ve Türkceye uyalı sözler bulunmalı ve qurulmalıdır. ”Bul” sözü, bir kişiden öbiri kişiye sunulan, yayılan ve en yaxçı deyimde, bulaşan bir düşünce ya davranış türüdür. Kişi topluluqlarında ve ekininde ”bul”ların etgisi bedensel alanda qalıtla eşitönemdedir. ”Bul”un gelişme alanını ve sürecini araşdıranda, kişi topluluqlarında ve ekininde olan çox olqular aydınlaşır.
”Bul”sal açıdan dili araşdıranda, dil daha bir iletişim aracınden öte, bir güc aracıdır. Burda ”dilin gücü”nü anlamış olan daha qurnaz ve kötü-uslu kişiler, onu ”gücün dili”ne çevirmişler ve öbiri kişileri veya topluluqları köleleşdirmek yolunda ve amacında qullanılan bir arac durumuna getirmişler. İndi, dünyada İngilizce, ve İran adını daşıyan yerlerde, Farsca daha iletişim amaclı araclıq bir dil değildir. Farsca’yı bir dil gibi alqılamaq, işqal altında olan Güney Azerbaycan Türkünün köleleşme süresini uzaltmaq isteğinde olmaq demekdir. Önceden de vurquladığım gibi, indi, bölgede İran düşüncesi Azerbaycan düşüncesiyle qarşı qarşıyadır. Bu düşünce, dilde doğrulduğuna göre, Fars dili Türk dili ile çarpışıdadır. Fars dili İran’da gücün dilidir, işqalın, hakimiyetin, egemenliğin, sömürgenin, ve üstünlüğün dilidir. Türk dili, İran’da basılmış, ezilmiş, mehküm, ve eşağalığın dilidir. Buna göre de, geçmiş yüzilde, milyonlar Azerbaycan ve özellikle Güney Azerbaycan Türkü üstünlüğe, egemenliğe, ve hakim millete, Fars’a özenerek, Farslaşmışlar. Türksüzleşme ve Farslaşma çürümesi, bir güclenme ve güce özenme eyilimi gibi de baxıla bilir. Türk’ün yaxın geçmişinde bü böyük bir çöküş ve yıxımdır. Geçmiş yüzilin çöküşü, Güney Azerbaycan’da Türk varlığının bedeninde hele hele toxtamaz ve düzelmez bir yaradır.
Geçmiş yüzilde Fars işqalçı ve hakim milleti, Türk düşünce, ekim, gelenek, geçmiş, bilim, ve dil gelişme daşlarını bağlayıb, basqı, yasaq, qorxu, ve Türksüzleşdirme itlerini açmışdır. Türksüzleşdirme itleri, Fars-İran çemberinde böyümüş, Türk düşmanlığı daşıyan biyinli, ve sözde Türk kökenli sözde aydınlardır.
Bir budunun varlığı, onun üstüne basdığı toprağıyladır. Tarixi Azerbaycan topraqlarının üstünden yavaş yavaş ve sinsicesine Azerbaycan adını qaldırıb ve başqa adlar qoyaraq, çayının, dağının, deresinin, şeherinin, kendinin ve toprağa bağlı olan her şeyin adını Farslaşdıraraq, Güney Azerbaycan Türkünün, öz yerine verdiği adları yox edib, önü milli gövensizliğe ve kimlikliksizliğe uğradanlar ve bu facieye tanıq olan, ele bu Türk kökenli olan Fars-İran çemberinin aydınlarıdırlar. Güney Azerbaycan’da bu öz-öldürme sürecinin Türk kökenli olan yöneticileri ve yiyeleri Fars-İran düşüncesinin düşünce töredenleridirler. Yeni ve yenicil yeni quşağın becerisiyle yoladüşen milli hereket, bağımsızcı, özgürlükcü ve qurtarıcıdır. Bu İran-dağıtıcı ve zencir-qırıcı ağir ve yoğun sel gibi olan Türk gücünü sezen Fars-İran itleri, Türk gibi böyük bir budunu kölelikde tutmaq üçün, çabalamağa düşmüşler ve yiyelerinin eli qana batmasın diye, genclere övütde bulunurlar ve onları yoxedici işqala qarşı ılımlılığa çağırırlar. Fars-İran çemberinden qazanmış ödüllerle aldatıcı ve göz qamaşdırıcı adlarla, bu İran-yıxıcı selin önünü alabilmek umuduyla, dalqalarına minmek ve onu yönlendirmek isteyirler. Neyin uzmanı ya duxduru ya mehendisi belli olmadan, geride qalmış işqala uğramış Türk milletinin bilimsiz ve bilincsizliğinden gireve bulub, onlara yuxarıdan uzman, duxdur ve mehendis olmağa çalışırlar. Beyindan ve göbekden Fars-İran düşünce odaqlarına bağlı olan bu özbaşına duxdur mehendisler, her qonuda ve her durumda söz ve qonu başıdırlar. Geçmiş yüzilde, Güney Azerbycan’ı köleliğe sürükleyen etginlerin en böyüğü ele bü özlerini leqeblerle ve ağıza dolmayan adlarla süsleyen Türk kökenli Türk düşmanları olmuşlar. İran’da Fars dili qurumları Türk kökenli Türk düşmanlarının eliyle qurulmuşdur. Fars dilini ele bu Türk kökenli Türk düşmanları ”hakim” ve egemen dil durumuna getirmişler. Örnek getirmeğe gerek var mı? Kesrevi’yi mi, Erani’yi mi, Teqizade’ni mi, Terbiyet’i mi, Beraheni’yi mi, Şamlu’yu mu deyim? Bu sözde Türk kökenli olan Türk düşmanları ve yüzler bunlara tay sözde aydınlar, Güney Azerbaycan Türk milletinin bu dünyanın en bilincsiz, en yazıq, en geçmişinden bilimsiz, en geleceğine etgisiz, en haqsız, kimliksiz, en ezik millet olduduğunun sorumlularıdırlar. Geçmiş yüzilin Türk kökenli olan ve Türk geçinen sözde aydınların veya tanınmış kişilerin Güney Azerbaycan Türküne xeyanetleri heç zaman bağışlanmayacaqdır. Geçmiş yüzilde bu sözde Türk kökenli Türk düşmanların bereketinden, Türk olan ve Türkce danışan ve Türk dili get gede yoxluğa uğramışdır. Türk dili işqal olunmuş Güney Azerbaycan’da yavaş yavaş ölüşgemiş, özgeleşmiş, ve bir sözde, Farslaşmışdır.
Geçmiş yüzilde Türk dilini yaşadıb gorumaq, bir neçe yarı Farsca-Türkce növhe, güc merkezlerine yaltaqlıq, sevgi ve başqa qonular üzerine qoşqu yazanın insafına bıraxılmışdır. Fars-İran düşüncesine inancdan, can qorxusundan ve afiyet sevgisinden, sözde Türk kökenli olan Türk düşmanları, köleliğin duxdurları ve mehendisleri olmuşlar. Qaranlıqların qaravulu olaraq, aydın maskasıyla, öz budunlarını Fars-İran düşüncesine uydurmaqda düşüncetöreden olmuşlar. Bu durumda, Türk dili, danışanları gibi öksüz, yazıq, yiyesiz, ve kimsesiz qalmışdır. Güney Azerbaycan’da Türkce baxımsız bir gül gibi, qolları qırılıb, dalları budanmışdır. Yapraqları saralmış, meyveleri eyaqlar altında ezilmişdir. Türk dili bilincli olaraq durdurulmuşdur. İnsanın elde etdiği en deyerli yapılardan biri olan “Türkce” yasaqlanmışdır. Onun gelişmesinin önü alınmışdır.
Vurquladığımız gibi, dil bir diri varlıq gibidir, diri qalmaq üçün ona baxım ve ilgi gerekir. Türk dilinin gelişmesinin önü alındığına göre, baxımsız qalmışdır. Doğarlılığı ve quşağötesine geçişi önlendiğine göre, gündengüne verimliliği ve elverişliliği azalmış, eprimiş bir yararsız ve anlamyetirmeyen, terkedilmeli bir yanyapı nesne haline gelmişdir.
Elebette ki işqal ve basqı altında olan budunun durumu bundan daha yaxçı olmaz, ve daha da betere geder. Bu arada, işqal, basqı, boğanaqlıq, kişilik ve Türklük düşmanı potunların altından, Güney Azerbaycan’da Türkceyi bir ince qırılqan filizcik çiçek gibi cücerdib yaşadanlar da olmuşdur. İşqalçı Fars-İran qurqusu ne qeder bu varlığı ezib yox etmeğe qalxdıysa, Türk varlığını ve Türkceyi yaşadanlar da o qeder direncli, dözümlü, ve dayanaqlıdırlar. Türkceyi kökbilim, anlambilim ve biçimbilim yönünden diri tutmaq, yenilemek, ve canlandırmaq, bizim sorumluluğumuzdur. Doğru, gerçekci, yenicil, ve elverişli sözleri qullanıb, dilimizi zorunlu bulaşılıqlardan arınmış duruma getirmek, gerekli ve yararlı bir üstlentidir. Genelde Azerbaycan, ve özellikle Güney Azerbaycan’da Türk dilini yenidencanlandırmaq bizim qutlu amaclarımızdandır.
Türkcenin yeniden Güney Azerbaycan’da ve daha sonra Azerbaycan’da, Türk dil qurumunda dirilib, güclenmesinin umuduyla.
OğuzTürk
2000